DUANIN İNSAN PSİKOLOJİSİ ÜZERİNDEKİ ETKİLERİ
Serikcan KENDEBAY (Marmara Üniversitesi- MAMER Akademik Kurul Üyesi)

Allah Teâlâ Kur’an-ı Kerim’de (Ey Muhammed!) De ki:Duanız olmasa, Rabbim size ne diye değer versin[1] buyurmaktadır. Bu ayetten anlaşılacağı üzere kulun Allah katında değer kazanması ancak dua ile mümkün olduğunu görmekteyiz. Çünkü dua, Allah’ın yüceliği karşısında insanın aczini ve zafiyetini itiraf etmesi, sevgi ve saygı ile Onun lütuf, nimet ve yardımını, dünya ve ahirette nimetler ve iyilikler ihsan etmesini; üzerindeki sıkıntı, dert ve belayı gidermesini; günah, hata ve kusurlarını bağışlanmasını dilemesi; yalvarıp yakarması ve O’na halini arz edip niyazda bulunması demektir.[2]  Dua eden kimsenin de bütün acizliği, zayıflığı ve ihtiyaçları içinde, Yüce Allah’a yönelmesi ve ondan istemesi, Allahın üstün varlığının kabullenişinin ifadesidir.

Dua etmek insanın fıtrî bir özelliğidir. Bu sebeple bütün dinlerde dua mevcuttur[3]. Allah’a inanmayan insanlar bile üstesinden gelemedikleri olaylar karşısında, sıkıştığı veyahut darda kaldıkları zamanlarda dua ihtiyacı hissederler.  Yüce Allah bunu Kur’an-ıKerim’de şöyle açıklar: “İnsana bir zarar dokunduğu zaman, yan yatarken, otururken ya da ayaktayken bize dua eder; zararını kaldırdığımız zaman ise, sanki kendisine dokunan zarardan dolayı bize hiç dua etmemiş gibi davranır. İşte aşırı gidenlere yaptıkları şeyler böyle süslü gösterilmiştir”.[4] Diğer bir ayet-i kerimede ise “ (Denizde) onları kara gölgeler gibi dalgalar sarıverdiği zaman, dini yalnızca O’na halis kılan gönülden bağlılar olarak Allah’a yalvarırlar. Fakat O, onları kurtarıp karaya çıkarınca, içlerinden bir kısmı orta yolu tutar. Zaten bizim ayetlerimizi nankör gaddarlardan başkası inkâr etmez[5]buyrulmaktadır. Bu iki ayetten anlaşılacağı üzere, dua etmek insanın doğasında vardır. Ve Yüce Allah bizden yalnız sıkıntı anlarda değil, geniş ve rahat olduğu zamanlarda da niyaz ve yalvarışta bulunmamızı istemektedir.

Dua ile ilgili başka ayetlerde Allah Teâlâ insanlara kendisinden başka şeyleri ilah kabul edip onlara tapmak suretiyle onlardan yardım ummaları gerçekten sapkın kavimlerin işleri olduğunu Kur’an’da açık açık belirtmekle kalmayıp onlara karşı meydan okumaktadır. Örneğin, Hz. İbrahim (a.s) kavmine sorar: “Taptığınız şeyler, siz dua ettiğinizde sizi işitirler mi? Size fayda veya zararları olur mu?”[6]. Diğer bir ayetin meali şöyledir: “O müşriklerin Allahtan başka ibadet edip yalvardıkları sahte tanrılar ise, hiçbir şey yaratamazlar. Zaten kendileri yaratılmaktadır. Hep ölüdürler, diri değildirler…”[7]. Demek ki, insanoğlu sürekli kendisinden üstün, ihtiyaçlarını giderebileceği bir varlığa sığınmış ve fıtrî gereksinimlerini gidermede girişimlerde bulunmuşlar ve halen bulunmaktalar. Ayrıca Allah Teâlâ kendisinden başka şeylere dua etmek ve onlardan bir şey istemek kendilerine bir fayda vermeyeceğini dile getirmektedir.

Dua Neden Önemlidir?

Efendimiz (sav) buyuruyorlar ki; “Dua, müminin silahı, dinin direği, göklerin ve yerin nurudur. Mümin duası sayesinde her türlü kötülük ve belalardan, nefsin hile ve kötülüklerinden, şeytanın desise ve vesveselerinden korunur.[8] Yüce Allah buyuruyor ki; “Şayet kullarım sana benden sordularsa, gerçekten ben çok yakımındır. Bana dua edince, duacının duasını kabul ederim. O halde onlar da benim davetime koşsunlar ve bana hakkıyla iman etsinler ki, doğru yola gidebilsinler.[9] Bu ayet-i kerimede buyrulduğu üzere Allah Teâlâ kullarını dua etmelerinde teşvik etmekte ve yaptığı duaların karşılıksız kalmayacağı, mükâfatlandıracağını müjdelemektedir. Bu geçici dünyada Allahın gösterdiği doğru yoldan sapmamak, son nefesimize kadar istikamet üzere bulunmak ve Müslüman olarak can verebilmek dua ile mümkün olduğunu görmekteyiz.  O halde inanan insanlar Rabbinin rahmetine sığınarak gece gündüz ısrarla dua etmeli ve bundan dolayı bir yorgunluk, bıkkınlık hissetmemelidir.

Peygamber Efendimizin hayatından başka bir kesitle: “- Bir kul günah olan veya akrabası ile darılmasına yol açan bir şeyi dilemedikçe yahut acele etmedikçe duası kabul olunur” buyurmuştu. “Ya Resûlullah! Acele etmek ne demektir? diye sordular. Allah Resulü (sav): “Kul; ‘Nice defalar hep dua ediyorum da Rabbim duamı kabul etmiyor’ der. Duasının hemen kabul edilmemesi sebebiyle bıkar ve duayı bırakır. İşte o zaman acele etmiş olur” cevabını verdi. (Müslim, Zikir, 92).

Dua ve ibadetin amacı, kulu Yaratıcıya yakınlaştırmaktır.[10] Peygamber Efendimiz (sav) bir hadis-i şerifinde buyuruyor ki: Allahın kuluna en yakın olduğu hal secde halidir[11] Kulun secde hali de tıpkı anne karındaki çaresiz ve güçsüz bir bebeğin durumuna benzer.  Hatta Mevlana Hazretleri duayı ne güzel tarif etmiş: “Çaresizlik Allahtan gelen en güzel işarettir. Dua vaktinin geldiğini gösterir, kulluğunu hatırlatır kullarına ve Rabbiyle buluşma vaktidir aslında. Süzülüyorsa gözünden yaşlar, ahlar içindeyse yüreğin, hüzünlüyse güzel yüzün, Rabbin seni özlemiş, sesini duymak istemiş demektir”. Ama ne yazık ki insanoğlu sadece çaresizlik ve ümitsizlik durumlarda Allaha yönelir ve Ondan samimiyetle yardım talep eder.  Hâlbuki her Müslüman hem dar hem bol zamanlarında Allaha yalvarıp yakarmalı, şükran edası içinde ezilip süzülmelidir. Allah Teâlâ ayet-i kerimede buyuruyor ki: “Siz geniş ve rahat zamanınızda Beni anın ki, Ben de kayacağınız zamanda sizi anayım. Bana şükredin, sakın nankörlük etmeyin[12] Yani siz dünyada Beni anın, Ben de sizi Sırat’ta anayım. Siz iyi zamanda ellerinizi açıp Bana dua edin, Ben de yanlış bir yere doğru gittiğinizde size mâni olayım demektedir.

Duanın Faydaları ve Etkileri

Duanın birçok manevi ve maddi faydaları vardır. İnsan dua ile hem bu dünyasını hem ahretini kurtarabilir. Dua, Allahın kullarına ihsan ettiği en büyük nimetidir. Bir nevi Allah Teâlâ diyor ki kulum sen yeter ki istemeyi bil, Ben sana vereyim.

Resûlullah (sav) bir gün: “Yeryüzünde bir Müslüman Allahtan bir şey dilerse, günah olan bir şeyi istemediği veya akrabası ile alakasını kesmeyi arzu etmediği müddetçe, Allah Teâlâ onun muradını mutlaka yerine getirir veya ona vereceği şey kadar kötülüğü kendisinden uzaklaştırırbuyurmuşlardı. Sahabe-i Kiramdan bir kimse: “O takdirde biz Allahtan çok isteriz” deyince Resûl-i Ekrem Efendimiz: “Allahın lütfü sizin istediğiniz şeylerden daha geniştir buyurdu. (Tirmizî, Deavat, 115/3573; Ahmed, III,18) Buradan anlaşılacağı üzere;

  • Dua hayırları çeker, zararları defeder.
  • Dua insanı beladan korur, inmiş ve inecek musibetlere karşı bir kalkandır. Belanın tesirini azaltır.
  • Dua, rızkı genişletir ve Allahın sonsuz lütfuna mazhar olabilmemize bir köprü niteliğini taşır.
  • Bunun haricinde dua, sağlığın korunmasını ve ömrün bereketlenmesini sağlar.
  • Kulun günahları affolunmasına bir vesiledir.
  • Dertlere deva, hastalıklara şifa olur.
  • Allahın rahmetine kavuşturur.
  • Kulu hem bu dünyada hem ahirette saadete ulaştırır.
  • Yine Cenab-ı Hak buyuruyor ki “Ben kullarımın elleri boş olarak geri çevirmekten hayâ ederim.” Burada Allahın sonsuz merhametini ve duamızın kabul olunacağının bir teminatı olduğunu görmekteyiz.
  • Kulun hidayete ermesine ve doğru istikamet üzerine bulunmasına vesile olur.
  • Kulu düşmanların şerrinden korur ve onlara karşı galip kılar.
  • Kulu hayra, amel-i Salih işlemeyi sevk eder.
  • Kulun işlerine düzen, amellerinde ihlâs verir.
  • Kabir ve cehennem azabından kurtulmasına vesile olur.

Duanın insan psikolojisi üzerinde de olumlu etkileri vardır. En başta dua eden kimse kendini yalnız olmadığını, onu işiten, gözeten ve kucaklayan bir Yaratıcının var olduğunu hisseder.

Yaşamın her kademesinde insan her türlü sıkıntılarla karşılaşır, çeşitli sorunlarla baş başa bırakılır. İşte bu anda kul Allah ile iletişime geçtiğinde karşılaştığı bütün maddi ve manevi sorunlarla başa çıkma güç, kuvvet kazanır ve yeni becerilerini keşfeder. Bu noktada dua; stres ve kaygıdan kurtulmak için sıkça başvurulan bir başa çıkma mekanizması[13] olarak başvurulan etkili yollardan birisidir.

Hastalıklar, trafik kazaları, tabii felaketler, başarısızlıklar vs. karşısında yalnızlık ve çaresizlik içinde kıvranan insan için dua bir imdat, yardım çağrısı olmaktadır.[14]Çünkü insan kendisini güçsüz, iradesini zayıf hissettiği anlarda kendisine bir teselli ve himaye aramaktadır. İşte böylesi durumlarda dua mümin için bir umut kaynağı olmakta ve onun umutsuzluğa düşmesini engellemektedir. [15] Zira duanın temelinde Allah’a güven ve Yüce bir inanış vardır. Dolayısıyla inanan insan dua ettiği Rabbinden daima ümitvardır. Umutları gerçekleştirecek yegâne güç olarak kabul ettiği Rabbine dua ederek yönelen bir mümin, umutlarının ve dileklerinin gerçekleşeceği inancını taşımakta, hal ve istikbali hiçbir zaman karanlık görmemektedir. Bu yüzden ruhu sükûn ve güven içerisindedir, hayata karşı son derece iyimserdir, karamsar duygulardan uzaktır.[16]

Bunun yanı sıra kul günahlarından dolayı pişmanlık duygusuna kapılıp vicdan azabı çektiği an tövbe kapısı onun için bir umut ışığı olmaktadır. Affolunacağı ümidiyle Rabbine içten samimiyetle dua ettiğinde kulun gönlünde sükûnet ve huzur meydana gelir ve hayata karşı daha olumlu, umut dolu bakış acısı kazanır.

Dua müminlere iç sükûneti ve refahı, güçlüklere, ıstıraplara ve hastalıklara karşı sabır ve tahammül gücü vermek suretiyle umutsuzluk ve maneviyat çöküntüsünden kurtarmakta; hayat mücadelesinde, cesaret, azim ve enerjilerini arttırmakta, çaresizlik ve felaketler karşısında teselli kaynağı olmaktadır.[17]

Hayatın her döneminde birçok nedenler neticesinde insan depresyona girer, farklı bunalımlar yaşar. Ve birçok durumda sıkıntılarımızı anlatabileceğimiz bir kimseler etrafımızda bulunmadığında veyahut en yakınımız sandığımız kişilere karşı güven duygularımız sarsıldığında bunalımlar yaşar, gerginlik hisseder ve gözümüzün önünde her şey kararır. İşte geldiğimiz bu son noktada Allah ile iletişim kurarak içimizdeki bütün duygu ve sıkıntılarımızı hiç tereddüt etmeden veyahut yanlış anlaşılama gibi korku duymadan dile getirir, içimizdeki bütün dertlerimizi döktüğümüzde ferahlığa kavuşuyoruz. Çünkü biliyoruz ki bunları anlattıktan sonra kimse tarafından ne yargılanır ne de azarlanırız. Dinleyen Yaratandı. Sadece ve sadece duyulduğumuzu hissetmemiz gönlümüzün ferahlanmasına, gerginliklerin gitmesine ve rahatlık duymamıza yetmektedir.

Kötülük dolu, her an başımıza zarar ve bela gelebilecek ürkütücü bir dünyada yaşıyoruz. Böyle bir zaman diliminde Allah Teâlâ’nın mümin sıfatına sığınarak diğer mahlukattan gelebilecek bütün korkulardan emin kılması ve güven içine alması için dua ve niyazda bulunuruz. Dua sayesinde kişinin korkuları hafifler, manevi bir güç kuvvet kazanır. Çünkü biliyor ki Allah istemedikçe ne cinden ne insandan zarar dokunur.

İnsan dua ederek olumsuz düşünce ve olaylardan sıyrılarak, hayata karşı daha azimli ve istekli hale gelir. Çünkü dua ile insanın umut duygusu uyanır ve ileriye doğru sağlam bir adım atar.

Dua ile sabrı öğrenir, dayanma gücü artar ve farklı çözüm yolları geliştirebilir.[18]

Dua ile kendini keşfetme fırsatı yakalayabilirler. Kendini tanıma; kendimizi dönüştürme mücadelesinin en az yarısıdır. [19]

İnsan ruh sağlığı açısından da dua büyük bir önem arz etmektedir. Dua bir nevi insanı hem zihnen hem ruhen yeniliyor, şarj ediyor demektir. İçindekileri boşaltarak yeni bir insan haline geliyor.

Yapılan araştırmalar, duanın hastanın iyileşmesinde olumlu katkı sağlamakla beraber genel olarak kişiliğin yeniden yapılanması ve ahlaki değerleri kazanması konusunda çok etkili bir rol oynadığını göstermiştir. Dua sayesinde birçok hastalıkların şifa bulduklarını gözlemlemişler.

Morgan tarafından yapılan araştırmada şu karara varılmaktadır. Sık sık ve düzenli dua eden kişinin ahlak ve karakter yapısı üzerinde olumlu etkilerin bulunduğunu tespit edilmiştir. Örneğin; dua eden kişi başkalarına karşı olumlu yaklaşmakta; bir şey yolunda gitmediğinde kızgınlık duymamakta; başkaları hakkında dedikodu etmemekte ve onlara karşı sinirlenmemektedir. Dua eden kişinin daha uyumlu ve sıcak olduğu sonucuna varmaktadır.

Buraya kadar duanın insan psikolojisi üzerindeki olumlu etkilerinden bahsettik. Tabi ki burada duanın olumsuz etkileri olduğunu da söylemiyoruz. Yukarıda zikrettiğimiz ayet-i kerimede insan acele ettiği için duasının kabul olunmadığını zannederek duayı bırakır buyurmaktadır. Ergenler üzerine yapılan araştırmada kabul edilmeyen dua, ergeni isyana, şüpheye sürükleyebilir. Ergen dua ettikten sonra, isteklerinin yerine gelmediğini görünce hayal kırıklığına uğrayabilir. Hatta isyan eder, dini şüpheleri artar. Ergen ümitsizliğe kapılır[20]. Bazı ergenlerde hiçbir şey yapmadan, sadece dua eder, çözümü Allahtan bekler, pasif bir kişilik geliştirebilir.[21] Kur’an-ı Kerim’de Allah Teâlâ insanın aceleci bir varlık olduğunu zikretmektedir. Her şeyin anında oluvermesini istemektedir insan. Hâlbuki her şeyi bilen Yüce Allah bizim duamızın karşılığını zamanı ve mekânı gelince en güzel şekilde vermektedir. Şunu biliyoruz ki yaptığımız hiçbir dua karşılıksız kalmayacak. Ya bu dünyada veyahut ahirette meyvesini göreceğiz.

Sonuç olarak söylemek gerekir ise;  insan dua sayesinde iç huzuru yakalar. Hem maddeten hem de manen tamamlayıcı ve rahatlatıcı bir özelliğe sahiptir. Zaten Yaratıcının ayetlerde belirttiği önemine binaen duanın insan psikolojisi üzerindeki etkileri tartışılmazdır. Ve de bunun olumlu etkileri bizzat Peygamber Efendimizin yaşayışının yansımalarında tanık olunmaktadır. İnanan her mümin ümit ve korku dengesi ekseninde yaşadığından dolayı hayatlarını daima dua halinde yaşarlar.

 

[1] Furkan, 77

[2] Bkz. Rağıb ve İbn Manzur, d.’a.v. maddesi

[3] Davut Aydüz, “Duanın Genel, Psikolojik ve Sosyolojik Faydaları”

[4] Yunus, 12

[5] Lokman, 32

[6] Şuara, 72-73

[7] Nahl, 20-21

[8] Yakup Aktaş, “Dua Müminin Silahıdır”,

[9] Bakara, 186

[10] Nevzat  Tarhan, İnanç Psikolojisi, Timaş Yay., 13. Baskı İstanbul 2017,  s. 100.

[11] Müslim, Salât, 215; Ebu Davud, Salât, 152

[12] Bakara 2/152

[13] Bkz, Küçükcan, Köse, a.g.e, s. 151

[14] Hökelekli, a.g.e. s:226

[15] Peker, a.g.e s: 73

[16] Nurten Kimter, “Dini İnanç, İbadet ve Duanın Umutsuzlukla İlişkisi”, Kriter Yay, İstanbul 2012,s: 95

[17] Pazarlı, a.g.e.s: 196; Balaban, a.g.e., s: 45

[18] Küçükcan, a.g.e. s:81

[19] Robert Frager, Kalp, Nefs ve Ruh (Çev. İbrahim Kaplıkaya) Gelenek Yay., İlahiyat Fakültesi Yay., İstanbul, 1999, s.241, Kayıklık, a.g.m., s: 153

[20] Hökelekli, a.g.e,. ss.221-222

[21] Küçükcan, a.g.e,. s. 85

Alakalı